Header Ads

Son Yazılar
recent

Limon Güzeli - Şule Keçeci

Limon Güzeli

Dolapta kalmış bir tane limonu aldı ve ikiye böldü Selen. Bir yarısını dolaba geri koydu, tezgahın üzerine bıraktığı diğer yarısını da eline alıp salona geçti. Koltuğa bağdaş kurarak oturdu. Sol elinde tuttuğu limonu burnuna götürdü. Kokluyordu, derin bir sessizlik hakimdi eve. Tv açık değildi ve telefonunu sessize alıp odasına bırakmıştı. Tıpkı psikoloğunun söylediği gibi yapıyordu. Kokusu çok keskin değildi, derin nefes alsa da pek bir şey hissetmedi.
Dilinin ucuyla limonun içine dokundu. Biraz daha gezdirdi dilini sonra da nefes verip uğraşmaktan vazgeçti. Sağ tarafında duran sehpanın üstüne bıraktı elindekini. Koltuğa uzandı ve tavana bakmaya başladı. Kolunu başının altına koydu böyle rahat edemediğini farkedince kısa süre içinde sağına dönüp cenin pozisyonunu aldı.
Anılarını neden hatırlayamadığını düşündü. Sonra anılarını hatırlamaya çalıştı ama bir türlü olmuyordu. Birkaç ay önce ne olmuştu da anıları silinmişti bilmiyordu. Psikoloğunun dediği gibi sürekli bir şeyleri kokluyordu ama hiçbir şey hatırlatmıyordu o kokular ona. Doktoru ona bir şeyler koklamalısın dediğinde aniden limon diye cevap verdiğinden beri limonun bir manası olup olmadığını düşünüyordu daha doğrusu doktoruyla birlikte düşünüyordu bu detayı. Lakin ne kokusu ne de tadı hiçbir şey hatırlatmıyordu. Bu durumdan oldukça sıkılmıştı ve saçma bulmaya başlamıştı. Yüzündeki çizgiler o yüzünü buruşturdukça belli oluyordu.
 Yaklaşık birkaç aydır sadece 18 yaşına kadar olan anılarını ve kişileri hatırlıyordu. Şu anki yaşıyla arasındaki tüm anılar silinmişti. Selen, bu ‘silinme’ kelimesinden ziyade anıların gizlendiğini düşünüyordu. 7 yılı, ondan kaçıyordu yahut Selen 7 yılından kaçıyor olmalıydı. Dile kolay gelen ama her saniyesi dolu dolu yaşanmış 7 yılı kayıptı. Günlerini huzur içinde geçiremiyordu, sokağa endişeyle çıkıyordu çünkü anılarının silindiğini farketmesi oldukça kötü gelişmişti. En yakın arkadaşını tanıyamamış, korkmuş polise şikayet etmişti. Meyve almak için evden çıktığı sıradan bir günde onu markette gören Devrim, endişeli bir ses tonuyla koşarak Selenin yanına gelmiş, telefonunu dün geceden beri aradığını iş yerine neden gelmediğini merak ettiğini söylemişti. Selen de meyve doldurduğu poşeti tezgaha bırakarak ”sizi tanımıyorum beyefendi kimle karıştırdınız beni” demişti sert bir ses tonuyla arkadaşına. İşler sonra kızışmıştı çünkü arkadaşına geceden beri ulaşamayan ve o an kendisine şaka yapıldığını düşünen Devrim, Selenin kolunu çekiştirerek “Her şakanın da bir dozu var. Ne kadar merak ettim biliyor musun?” demişti. Tanımadığını düşündüğü bu adam tarafından tacize uğradığını düşünen Selen çok korkmuştu ve “polisi arayın sapık bu adam” diye bağırmıştı. Tüm market çalışanları ve müşteriler onlara bakıyor, Selen bağırmaya devam ediyordu. Neye uğradığını şaşırmaya vakti bile olmadan kafasına darbe yemişti Devrim. Daha sonra insanlar ona vurmaya başladığı sırada polis gelmişti ve ikisini de karakola götürmüştü.
Sert ve ağır abi olan Devrimin gözlerindeki o buğu hiç gitmedi. Selene öfkeyle bakıyor neden böyle yaptığını anlamaya çalışıyordu. En yakın arkadaşının onu tanımaması ve herkese rezil oluşu onun çok gücüne gitmişti elbette. Polise ifade verilirken Devrimin ısrarla Selenin kendisini tanıdığını söylemesi üzerine şahitler çağrıldı. Ve o gün bir tuhaflık anlaşıldığı için polis, Seleni uzun bekletip doktor çağırdı. İşte o gün hasta olduğunu öğrendi Selen. Psikolog tedavisine başlayalı kısa bir süre olmuştu ama Devrim arkadaşına çok üzülüyor her gün onu ziyarete geliyordu. Selenin Devrime anlattığı sırlarını, anılarını Devrim, Selene tekrar anlatıyor, hatırlamasına yardımcı olmaya çalışıyordu. Selen her geçen gün Devrime ne kadar çok değer verdiğini ona neredeyse her şeyini anlattığını düşünüyordu. Bazense kafası karışıyor ya doğruyu söylemiyorsa diye üzülüyor, şüpheye düşüyordu. İki gün önce Devrime ”limonun benim için bir manası var mıydı?” diye sormuş ama Devrimden sağlıklı bir yanıt alamamıştı. Günler ayları kovaladı ve tedavinin 8.ayında Selen psikoloğuna tedavinin bir işe yaramadığını artık gelmekten yorulduğu için bitirmek istediğini söyledi. Psikoloğu ne kadar bu durumdan hoşlanmasa da hasta haklarıyla tedaviye son verildi. Selen, akşamüstü eve vardığında üzerindeki uzun hırkayı çıkardı askıya astı ,ellerini yıkadı ve pijamalarını giydi. Rahatlamış hissediyordu. Bir hafta önce aldığı kitabını okumayı düşündü ve odasına yöneldi. O sıra salonda bıraktığı çantasının içinde olan telefonundan kesik kesik sesler geliyordu. Telefonu çalıyordu. Salona geri döndü. Fermuarını aralık bıraktığı çantasından telefonunu çıkardı ve yeşile bastı. Devrim arıyordu, bugünki seansın nasıl geçtiğini sordu. Ona tek tek neler yaptığını, neler konuştuklarını anlattı. Artık tedaviye devam etmek istemediğini ve bıraktığını da söyledi. Bu sırada mutfağa gitmişti. Buzdolabından limon alıp tezgaha koyup, ikiye böldü. Uzun zamandır yaptığı için alışkanlık haline gelmişti her gün limon koklamak. Her ne kadar saçmalık olarak görse de, bir şey onu buna itiyordu. Kulağı ile omzu arasına sıkıştırdığı telefonu düşmesin diye dikkat ederken limonun diğer yarısını dolaba koydu, kalan yarısını da burnuna götürdü. O sırada Devrim ”Hmm anladım pekala. Aslında bırakmamalısın. Gayet iyi gidiyordu. Bak ne dicem eğer müsaitsen bize gelir misin? Gizem seni bekliyor. Nefis yemekler yaptı. İstersen ben alırım seni” dedi. Sağ tarafına yatık olan kafası, sol eliyle burnuna tuttuğu limonla birlikte dünya bir iki saniyeliğine dondu sanki Selen için. Gülümseyen dudakları artık dümdüz duruyor, bakışları ise anlamsızlaşmıştı. Kısa sessizlik Devrim için oldukça uzundu. “Orada mısın Selen? Selen?” diye seslendi. Kısa bir sessizliğin daha ardından tekrar”Selen iyi misin? Selen?” diye sordu. Devrimin sesinin uzağından ”Hayatım ne oldu? Ses vermiyor mu? Hat gitmiştir telaş yapma” sesi duyuluyordu. Selenin yüzü kıpkırmızı olmuş elleri titriyordu. Sağ eliyle kulağı ile omzu arasına sıkıştırdığı telefonu kavrayıp sessiz bir ses tonuyla ”Seni arayacağım” dedi ve telefonu kapattı. Elindeki limona uzun süre baktı nefes almıyordu sanki. Birden başı döndü, duvara dayandı ve yere oturdu. Ağlamaya başladı. Hatırlıyordu. Her şeyi hatırlıyordu. Limonu, kayıp olan anılarını. Bundan 1,5 yıl kadar önce bir akşam iş yemeğine çıkılacaktı. Her yere her şeye sözleşen Selenle Devrim o gün iş yoğunluğundan pek görüşememiş akşam yemeğine kadar konuşmamışlardı. Yemek yenirken Selen diğer iş arkadaşlarına;
 ”Devrim neden gelmedi? Gelir diye aramadım hiç?” dedi. 
Selenin yanında oturan Okan ”Ha o bugün gelemeyecek ya” dedi.
-Neden? Bana bir şey demedi dedi gülerek Selen, kulağındaki halka küpeyi düzeltiyordu bir yandan.
-Bugün yıl dönümleri, onu kutlayacaklar Gizemle dedi  
Özge salataya çatal batırırken.
-Ne yıl dönümü? diye sordu şaşkın bakışlarla Selen.
-Evlilik ne demek ne yıl dönümü dedi kahkaha atarak Okan.
O sıra Selenin başına dünyası yıkılmış kan ter içinde kalmıştı birkaç saniye içinde. Masadan müsade isteyerek sessizce evine gitmiş ve evden hiç çıkmamıştı. Tüm gece boyunca ağlama krizleri geçirmişti. Ertesi gün işe gitmemişti çünkü sabah uyandığında bir işi olduğunu hatırlamıyordu. Selen, Devrime aşıktı. Ona olan ilgisini gizlememişti ama söylememişti de. Şirketin en iyi ikilisiydi onlar. Herkes çok severdi onların arkadaşlığını. Selenin, Devrime aşık olduğunu kimse bilmiyordu. Devrim hep Gizemden bahsediyordu Selene ama Selen Gizemi hep Devrimin kardeşi sanıyordu. Çünkü hiç gerçek anlamda dinlemiyordu Devrimi. Devrimin de ondan hoşlandığını düşünüyordu ama bir adım beklemiyordu.
 Şirketin Sağlıklı Yaşam projesi dahilinde düzenlenen orman gezisinde Devrim, Selene ağaçtan kopardığı limonu verip ona “limon güzeli” demişti o zamandan beri limon güzeliydi Selen.

ŞULE KEÇECİ







Hiç yorum yok:

'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();
Blogger tarafından desteklenmektedir.