ERDAL BEŞİKÇİOĞLU - GEÇMİŞ ASLA SİLİNEMEZ
ERDAL BEŞİKÇİOĞLU- ÇİN İMPARATORU
Konfüçyus’du bu rahip. Hani “Geçmiş asla silinmez” sözüyle şöhret bulmuş bilge.
Kudretli bir hükümdardı Huang Ti.
Çin’in ilk imparatoru, Hanibal’ın çağdaşı hani.
6 Krallığı yok edip beylikler düzenine son veren hükümdar.
Çin Seddi’ni inşa ettiren büyük Huang Ti.
Huang Ti bir gün en gözde kâhinini çağırdı ve ona şöyle
dedi.
-İşte kâhin yaptıklarımı biliyorsun, ülkeyi nerden nereye
getirdim. Bölünmüştük, birleştirdim. Küçülmüştük, büyüttüm. Sınırlarımız
boyunca koca duvarlar ördürdüm. Topraklarımızı güvence altına aldım. Bunca
felaketten sonra geleceğimiz daha da parlak olacak, ama geçmiş olduğu yerde
duruyor; o kötü hatıralar, Çin’in o lanetli geçmişi. Korkarım ki parlak bir
geleceğe yürürken lekeli geçmişimiz tökezletecek bizi. Söyle kâhin geçmişi
nasıl yok edebiliriz?
Kâhin bir an düşündü ve ardından cevap verdi.
-Yüce hükümdarım; Çin’in bütün geçmişi tek bir kelimedir, o
kelimeyi yok etmedikçe geçmişi yok edemezsiniz ve o kelime kitaplarda saklıdır.
Bunun üzerine Huang Ti, ülkedeki bütün kitapların
yakılmasını emretti. Yakılan kitapların külleri bir baştan bir başa imparatorluk
topraklarının semalarında uçuştu aylar aylar boyunca, toz kanatlı kelebekler
gibi. Bir gece yarısı Huang Ti’ye geçmişe ait son hatıranın da yok edildiği
müjdelendiğinde, Kâhini tekrar çağırdı.
-Çin’in bütün geçmişi tek bir kelimeydi, öyle mi sevgili kâhin,
dedi
-İşte nihayet ben o kelimeyi kazıyıp attım bu ülkeden.
Kâhin
-Hayır hükümdarım, dedi. Kelime hala yaşıyor.
Kâhinin bu sözleri Çin topraklarının tekrar yangın yerine
dönmesi demekti. Huang Ti yine ferman üzerine ferman çıkardı ve gökyüzü yakılan
kitapların külleriyle griye boyandı bir kez daha. Ama Huang Ti beklediği
müjdeyi bir türlü alamadı. Kâhin her seferinde aynı şeyi söylüyordu, “Kelime
hala yaşıyor” Ve bu böyle sürüp gitti. Aradan yıllar geçti, imparator Huang Ti
ölüm döşeğindeydi artık. Yakılmadık tek bir kitap, yıkılmadık tek bir
kütüphane, yırtılmadık tek bir sayfa kalmamıştı koca ülkede. En gözde kâhinini
son bir defa daha huzuruna çağırdı imparator.
-Biliyorum, dedi iniltili bir sesle
-Müjdeli bir haber vermeyeceksin bana. Biliyorum, geçmişi
yok edemedim. Biliyorum, o melun kelime hala yaşıyor. Ama nasıl?
Bu muammaya verebileceği bir cevabı yoktu kâhinin, boynunu
kederle büktü sustu öylece. Ve Huang Ti yeniden sordu, tekrar tekrar sordu
sayıklar gibi.
-Nasıl? Nasıl? Nasıl?
Ertesi sabah ruhunu teslim ederken Huang Ti’nin ağzından
dökülen son kelime de aynıydı.
Nasıl? Nasıl? Nasıl?
Çin geleneklerine göre bir imparator öldüğünde cesedi soylu
rahipler tarafından mumyalanır. Derler ki rahiplerin en genci mumyalama
esnasında imparator Huang Ti’nin sırtında küçük bir leke gördü. İmparatorun
sırtına dövme gibi kazınmış bu leke bir kelimeydi. Uğruna bütün kitapların
yakıldığı o kelime. Çin’in bütün geçmişini içinde saklayan kelime. Rahiplerin
en genci kelimeyi tanıdı, ezberledi ve çoğalttı. Konfüçyus’du bu rahip. Hani
“Geçmiş asla silinmez” sözüyle şöhret bulmuş bilge.
Geçmiş asla silinmez.
Cemil Meriç Belgeseli
Erdal Beşikçioğlu - Çin hükümdarı - Edebiyat Parkı -
www.edebiyatparki.com
Hiç yorum yok: