Ece Temelkuran - İpucu
“Sevgili okurlar, olaylar böyle gerçekleşti..”
Ece Temelkuran |
Ece Temelkuran - İpucu
Bazen insan kendi kendiyle açık açık konuşmak istemez.
Korku olur, utanç olur, tereddüt olur, bir nedeni olur
muhakkak. Diyelim ki berbat bir evliliği bitirmek üzere olan
bir kadın olsun bu. Kendi kendine bile söylemeden
düşünmektedir mutfakta. Ne düşündüğünü kendine
söylemeden. Ya da aniden her şeyi bırakıp yola çıkmayı
düşünen, berbat bir evliliği orta yerinde bırakıp gitmeyi
düşünen bir adam. İşyerinde sanki her şey normalmiş,
birazdan ceketini alıp bir daha dönmemek üzere
çıkmayacakmış gibi düşünüyor. Görmüyoruz bu insanların
ne düşündüklerini. Bazıları öyledir. Fırtınayı haber veren
alarmları yoktur, deprem uyarıları, tayfun çanları ya da her
ne ise işte. Bazıları aniden yapıverir. Her ne yapacaklarsa
yaptıklarında arkalarında türlü tevatür bırakırlar.
Tevatürdür hepsi, zira hiç ipucu vermemişlerdir.
İpucu ne güzel bir sözcük. Uzayıp gidiyor çekince. Ama ucu
olmayan ipler de olabilir işte. Onu diyorum yani.
Sanıyorum bir çoğumuz geçtiğimiz yıl bir noktada
öfkelenmekten yorulduk. Daha önceki yıl da kavga etmekten
yorulmuştuk. Daha da önceki yıl olup biteni reddetmekten.
Başka bir evre başladı artık. Başka bir kayıp evresi. İnsan
çünkü evreler yaşıyormuş ya bir kaybın ertesinde. Red, öfke,
mücadele, kabulleniş, yas. Sıradan emin değilim ne de bu işin
her insanda aynı sırayla yaşandığından. Ama evreler var işte.
Biz de bir evredeyiz şimdi. Sessiz bir evre burası. Yas olmalı.
Ya da kabulleniş. Ya da işte dediğim gibi herkes bir yerlerde
kendi başına kendine bile söylemeden bir tür plan yapıyor.
Ucu olmayan ipler bırakmak üzere bir çok kişi ardında.
Tevatürler...
Yazı garip şey. Sonradan dönüp baktığında hayat bir harita
ise eğer her bir yazı o hayatta ziyaret ettiğin yerleri gösteren
küçük işaretler gibi, renkli raptiyeler gibi ya da. Şimdi bu
yazıyı yazıyorum mesela. Sonra dönüp diyeceğim ki, “O
günlerde karar veriyormuşum aslında”. Neye? Onu ben de
sonra göreceğim, başka bir renkli raptiyeyi haritanın üzerine
yerleştirdiğimde.
Acı, öfke, tedirginlik, umutsuzluk, yorgunluk ve diğer başka
tatsız duygular içimizde karmakarışık bir yumak oldu. Ucu
kaçtı, değil mi? Bir kedi gibi kusmak istiyor insan o yumağı.
Sonra bir kedi gibi tıpkı, yalanıp yola devam etmek.
Delisaçması adlı dev bir gezegeni ardında bırakıp yürüyüp
gitmek. Tıpkı çok düğüm olduğunda çözülemediği için
kesilip atılan saç yumağı gibi. O da uçsuzdur bak.
Siz yumak olmuş iplikleri çözer misiniz?
Ben daha hiç çözmedim. Zaman, hep fazla kısadır öyle
şeyleri yapmaya.
Ama ya başka ip yoksa?
Böyle şeyler işte. Böyle şeyler.
Kim daha güzel söyler şimdi, kim bütün bu karmaşanın
ipucunu doğru bilir, ben bilmiyorum. Bilen varsa çözsün.
Sabrı olan. Benim yok galiba.
***
Bu yazı “yerini doldurmadı”. Çünkü bazen yerini dolduracak
kadar söyleyecek sözü kalmıyor insanın. Bir zamanlar,
Cumhuriyet’te muhabirliğe başladığımda, 1993 ya da 94
olmalı Mustafa Ekmekçi bir hikaye anlatmıştı. (O kadar
yaşlıyım işte ben, şimdi tarih olmuş insanlarla sohbet
etmişliğim var.) Eskiden, gazete kurşun harflerle basılırken
haberi, ayrılan yere kısa gelmiş. Şimdiki gibi “Puntoyu
büyütelim abi, olmazsa görseli şişirelim” diye bir dijital
imkan yok. Yer o kadarsa o kadar, haber uzatılacak. Ciddi de
bir habermiş Mustafa Ekmekçi’ninki, diyelim ki dünyada
geleceğe kalacak 50 yazar arasında gösterilen ve sağlığı son
derece bozuk olan bir kadın yazar gözaltına alınmış,
avukatıyla bile görüşmesine izin verilmiyor olsun. Anlatmış
Mustafa Ekmekçi, bunun kabul edilemez olduğunu, temel
insan haklarına aykırı olduğunu, bildiğimiz ve tekrar tekrar
yaşadığımız şeyleri işte. Haber yerini doldurmayınca da
düşünmüş taşınmış şöyle yazmış dolgu cümlesi olarak:
“Sevgili okurlar, olaylar böyle gerçekleşti.”
Olaylar aynı şekilde gerçekleşiyor sevgili okurlar ve söz,
dolgu malzemesine muhtaç olacak kadar azalıyor. Ece Temelkuran Tüm Yazıları İçin Tıklayınız.
Ece Temelkuran tüm yazılarını www.edebiyatparki.com web sitemizde bulabilirsiniz.
ECE TEMELKURAN KİMDİR ?
Ece Temelkuran, 22 Temmuz 1973 tarihinde İzmir’in Bornova ilçesinde doğdu. 1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamladı.1993 yılında Cumhuriyet’te gazeteciliğe, Patika dergisindeki yazarlığa giriş yaptı. Çok farklı alanlarda çalışmalar yapıtı. 1996'da yazdığı “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” adlı kitabı sayesinde Alman hükümeti tarafından yılın gazetecisi seçildi.
“BEKAREK TESTİ SUÇTUR”
1997 yılında “Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri” adlı araştırma kitabı yayınlandı. Yazdığı “Bekâret Testi Suçtur” adlı makalesiyle Tabipler Odası Yılın Araştırma Yazısı ödülünü aldı.
Bir dönem CNN Türk'te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum’unu izlemek için 2003'te Brezilya'ya, 2004'te Hindistan’a gitti. Venezüella ve Arjantin'deki ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceleyerek “Buenos Aires'te Son Tango” adı altında bir yazı dizisi yayınladı. Birgün, Milliyet ve Habertürk gazetelerinde yazdı. Habertürk TV kanalında iken “Kıyıdan” adlı bir programı sundu. Ancak 4 Ocak 2012 tarihinde Temelkuran’ın işine son verildi.
ECE TEMELKURAN ÖZEL HAYATI
Yazar Metin Solmaz ile 1996 yılında evlenip 1998 yılında boşandı. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu ile 2007 yılında evlenip 2009 yılında boşandı.
ECE TEMELKURAN KİTAPLARI
Bütün Kadınların Kafası Karışıktır (İletişim, 2008)Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri (Metis, 1997)
Kıyı Kitabı (Everest, 2002)
İç Kitabı (Everest, 2002)
Dışarıdan Kıyıdan Konuşmalar (Everest, 2004)
İçeriden Kıyıdan Konuşmalar (Everest, 2005)
Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita! (Everest, 2006)
Ne Anlatayım Ben Sana! (Everest, 2006)
Ağrının Derinliği (Everest, 2008)
Muz Sesleri (Everest, 2010)
İkinci Yarısı (Everest, 2011)
Kayda Geçsin (Everest, 2012)
Düğümlere Üfleyen Kadınlar (Everest, 2013)
Devir (Can, 2015)
Hiç yorum yok: