Header Ads

Son Yazılar
recent

Ece Temelkuran - Başka ülke


Rahatlayın, esasen kaybedeceğiniz hiçbir şey kalmadı. Ece Temelkuran
ece temelkuran kimdir ?
Ece Temelkuran

Ece Temelkuran - Başka ülke


“Değerli olan her şey kırılgandır”
Lucebert

Körlüğün çaresi vardır ama görmemeye karar vermenin çaresi insanlık tarihi boyunca bulunamadı...

2006’da İsrail, Hizbullah’ın hakim olduğu Güney Beyrut’u bombalarken şehrin Kuzey’inde balkonlarından bombardımanı izleyenlerle tanışmıştım. Sanki kendileriyle hiç ilgisi olmayan bir başka ülke bombalanırken televizyondan izlemişler gibi anlatıyorlardı. “Beyrut bombalanırken nasıl izleyebildiniz?” diye sorduğumda şöyle cevap vermişlerdi hepsi:
“Orası Beyrut değil.”
Resmi olarak şehrin sınırları içinde olan ve nereden baksan söz konusu balkonlara on beş dakika mesafede bulunan o mahalle “kendi Beyrut’larına” dahil değildi, bunu söylemek istiyorlardı.

Muz Sesleri’ni yazarken Türkiye’nin de yakında böyle olacağını tahmin edip söylemiştim. Çünkü başlamış bir sürecin engellenmediği takdirde nereye ulaşacağını görmek için üstün zeka düzeyi gerekmiyor. Bakmaya ve görmeye karar veren her insanın görebileceği bir şeydi ve şimdi oluyor. Öyle ya da böyle haberdar olduğumuz, sokağa çıkma yasağı uygulanan, ablukaya alınan, çocukların öldürüldüğü şehirler, kasabalar bizim ülkemizde. Cizre, Nusaybin, bütün oralar işte, bu ülkeye dahil. Ama değilmiş gibi yapmaya hep birlikte karar verirsek elbette bütün olup bitenleri balkondan izleyebiliriz. Canımız sıkılınca da içeri girip kapıyı kapatabiliriz. Nasılsa olaylar “kendi Türkiye’nizde” olmuyor! Olup bitenler “onların Türkiye’sinde” oluyormuş gibi yapmaktan daha kolay bir şey yok.

Doğrusu şu kadar ilkel bir mantığı, bencilliği meşrulaştıran şöyle bir bakış açısını seslendirmekten utanıyorum ama sanırım düzey oralara düştü:
“Bütün bu olaylar sizin şehrinizde olsaydı ne yapardınız?”
Etiler’de aniden 12 yaşında bir çocuk bir düzine kurşunla vurulsaydı ne olurdu?
Hiç tereddütsüz söyleyeyim: Hiçbir şey. Hiç bir şey olamazdı. Çünkü...

Rıza sormayan kötülük

Kötülük bir kere kendi başına yaşayacak organlara sahip oldu mu kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan büyüyebilir. Artık toplumsal rızaya gereksinimi olmayan bir kötülükle karşı karşıyayız. Daha fenasını söyleyeyim:
Artık bir yönetime de ihtiyacı olmayan bir kötülük dalgası bu. Herkes irili ufaklı kendi kötülük çemberini kurabilir. Yönetilmeye, yönlendirilmeye, desteklenmeye ve hatta toplumun rızasını almaya gerek duymayan bir süreç bu. Bu gidişin başlangıcı çok eski. Son düzlüğün başladığı yer ise kesinkes 1980 darbesi. Bugün bir muhtar “Kızlar akşamları yalnız dolaşırsa döverim” diyebiliyorsa ve kimse bu muhtardan “Sen kimsin?” diye hesap sormuyorsa bunun sebebi bir zaman küçük adamların hiç birinden hesap sorulmamış olması. Müdanaasız iktidarcıkların görüldüğü yerde tepelenmemesi sayesinde bugün buradayız. O küçük iktidarcıklar bugün büyük koltuklarda, en büyüklerinde oturuyor.

İnsan denen imkansızlık

Ne yapılacağına dair tek bir formül yok, olamaz. Formül, konuşmaya başlamaktır. Birbirimizle. İnsan dediğimiz kırılgan varlığın bugüne kadar bulabildiği daha iyi bir yöntem yok. Ne bağırmaktan, ne tepki vermekten, ne çığlık atmaktan söz ediyorum.

İnsana inanmak, hayatın hakikatini gördükten sonra karar kıldığımız bir yöntem, bir çare değil. Çünkü, nasıl söylesem, hakikat boktan bir şey. Ama hakikat ile anlam arasında dağlar kadar fark var ve biz insanlar olarak hakikatin değil, anlamın peşindeyiz. Bizi yaşatan şey hakikat değil, anlam. Hakikat, anlam olmadan insanı kolayca öldürebilecek bir tür virüs. Anlam ise ve bu tek bir anlamdır, başka hiçbir anlam iddiası bu kadar güçlü değildir, kulağa ne kadar saçma ve ucuz gelse de, sevgidir. İnsanları tek tek veya topluluk olarak değil, ama insan fikrini sevmek ve buradan hareket etmek zorundayız. İnsan sevilmesi en zor şey. Bunu, sosyal medyada kedi görüntülerinin insan görüntülerinden daha çok paylaşılmasından da anlayabilirsiniz. (Şaka! Ama tam da değil.)

İnsanı sevmek için destek

Ancak insan fikrini sevebilirsek konuşabiliriz. Konuşmak denen sonsuz sürecin bir noktasında aksiyona dönüşmesine ancak böyle tahammül edip bekleyebiliriz. Bu sevgi meselesini durup durup yeniden gündeme getirmeye çalışmamın sebebi bu konuda düşünmek istemem. Tek başıma değil, başkalarıyla beraber, kolektif olarak düşünmek istiyorum. Herkes gibi ben de insan fikrini sevmek için biraz, bazen de epey çok desteğe ihtiyaç duyuyorum. Balkonlara, görmeyen seyircilerle dolu balkonlara baktıkça bu olmazsa olmaz sevginin bende muazzam oranda azaldığını hissediyorum.

“İyinin” savunmasızlığı

Bu aralar nerede konuşma yapsam, Türkiye’de veya yurtdışında, dinlemeye gelenlerden bazıları hayal kırıklıklarını gizleyemiyorlar. Hayal kırıklığı yaşayanlar “eskisi gibi” heyecanla, coşkuyla bir çağrı yapmamı bekleyenler. Bunu biliyorum ve bilinçli olarak insanları hayal kırıklığına uğratmayı seçiyorum. Çünkü şunu söylemek istiyorum:
Sizsiniz, çare sizsiniz ve bunu anlamadığınız sürece her konuşma yanıp sönen bir kıvılcım gibi işe yaramaz olacak. Sizin duygularınız –hayal kırıklığı, keder, kahır, çaresizlik duygusu- hiçbir zaman bugünkünden daha kıymetsiz olmadı. Dünyanın umurunda değilsiniz ve bu size beraber düşünüp, beraber konuşmak için ilham vermeli. Çünkü, rahatlayın, esasen kaybedeceğiniz hiçbir şey kalmadı. Artık küçük rahatlamalarla yola devam edemeyeceğimiz kadar sınırdayız.

Yazının başındaki alıntı Hollandalı bir şaire ait. Son zamanlarda beni en çok etkileyen cümle. Tam çevirisi zor. Çünkü kıymetli olan şey savunmasızdır/çaresizdir/çıplaktır anlamlarına geliyor aynı anda. Bunu kabul etmek gerek yola çıkarken. Güzel olanın kırılganlığını kabul ederek yani... İnsanî olan, insana yakışan erdemler kötülük kadar mühimmata sahip değildir. Tek silahı insanın birbirine güvenmeyi seçmesidir. Çünkü insanın temel özellikleri arasında sadece sevgi zamanı ve mekanı alt edebilir. Bütün o kutsal kitaplar bu sebeple insanı on ikiden vurmuştur. Ece Temelkuran Tüm Yazıları İçin Tıklayınız.

Ece Temelkuran tüm yazılarını www.edebiyatparki.com web sitemizde bulabilirsiniz. 




ECE TEMELKURAN KİMDİR ?

Ece Temelkuran, 22 Temmuz 1973 tarihinde İzmir’in Bornova ilçesinde doğdu. 1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamladı.

1993 yılında Cumhuriyet’te gazeteciliğe, Patika dergisindeki yazarlığa giriş yaptı. Çok farklı alanlarda çalışmalar yapıtı. 1996'da yazdığı “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” adlı kitabı sayesinde Alman hükümeti tarafından yılın gazetecisi seçildi.

“BEKAREK TESTİ SUÇTUR”
1997 yılında “Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri” adlı araştırma kitabı yayınlandı. Yazdığı “Bekâret Testi Suçtur” adlı makalesiyle Tabipler Odası Yılın Araştırma Yazısı ödülünü aldı.

Bir dönem CNN Türk'te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum’unu izlemek için 2003'te Brezilya'ya, 2004'te Hindistan’a gitti. Venezüella ve Arjantin'deki ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceleyerek “Buenos Aires'te Son Tango” adı altında bir yazı dizisi yayınladı. Birgün, Milliyet ve Habertürk gazetelerinde yazdı. Habertürk TV kanalında iken “Kıyıdan” adlı bir programı sundu. Ancak 4 Ocak 2012 tarihinde Temelkuran’ın işine son verildi.

ECE TEMELKURAN ÖZEL HAYATI

Yazar Metin Solmaz ile 1996 yılında evlenip 1998 yılında boşandı. Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu ile 2007 yılında evlenip 2009 yılında boşandı.


ECE TEMELKURAN KİTAPLARI

Bütün Kadınların Kafası Karışıktır (İletişim, 2008)

Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri (Metis, 1997)

Kıyı Kitabı (Everest, 2002)

İç Kitabı (Everest, 2002)

Dışarıdan Kıyıdan Konuşmalar (Everest, 2004)

İçeriden Kıyıdan Konuşmalar (Everest, 2005)

Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita! (Everest, 2006)

Ne Anlatayım Ben Sana! (Everest, 2006)

Ağrının Derinliği (Everest, 2008)

Muz Sesleri (Everest, 2010)

İkinci Yarısı (Everest, 2011)

Kayda Geçsin (Everest, 2012)

Düğümlere Üfleyen Kadınlar (Everest, 2013)


Devir (Can, 2015)

Hiç yorum yok:

'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();
Blogger tarafından desteklenmektedir.