Header Ads

Son Yazılar
recent

Emrah Serbes - Afili Parçalar madde 19 -31



  

Emrah Serbes - Afili Parçalar madde 19 -31

19. haysiyet sınavı
-Hocam sınav nereden nereye kadar?
-1915’ten Hrant’ın vurulduğu yere kadar.
20. zamanın memleketi
İnsan bir yerde doğdu mu oralı olmuyor, o zamanlı oluyor daha çok. Memleketi o zaman oluyor. Doğduğumuz büyüdüğümüz şehirdeki bütün değişimleri hüzünle kaydetmemizin nedeni bu. Hüzünlenmek için illa somut bir yıkıma da gerek yok. “Eskiden bu okulun kapısı paslıydı ne güzel,” diye üzüldüğüm de oldu. Konu doğduğumuz yerin mazisi olunca asla vazgeçemeyeceğimiz takıntılar var çünkü. Renkler var, sesler var, kokular var, binlerce ıvır zıvır var. Sonsuza kadar yitirilmiş anlar var. İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir.
21. sherwood’dan dönen şuursuz
Şuursuzu Sherwood Ormanı’na göndermişler Robin Hood’un elini kesmiş gelmiş.
22. sen kendine ne yaptın böyle
Raskolnikov kendine fısıldıyor, “Tanrı yoksa her şey mubahtır. Hiçbir şeyden sorumlu değilim. Ama her şeyden sorumluyum da bu durumda. Şu tefeci koca karıyı ortadan kaldırsam, paraları cebe atsam. Tanrı yoksa kim ne diyebilir? Kendi dünyamı kurmak zorundayım.” Balta iniyor. Tefeci kadınla özdeşim kurduğumuz tek satır yok. Bir de arada gümbürtüye giden masum Lizaveta var. Hadi tefeci kadını kötü kalpli diye unuttuk. En ücra karakterlerine bile ruhsal derinlik katan Dostoyevski, Lizaveta’yı niye derinleştirmiyor? Bu iyi kalpli kıza niye replikli figüran gibi davranıyor? Raskolnikov, Sonya’ya suçunu itiraf ettiğinde anlıyoruz niye öyle yaptığını. Çünkü Sonya cinayet itirafını duyunca, “Sen o insanlara ne yaptın böyle?” demiyor. “Sen kendine ne yaptın böyle?” diyor. Raskolnikov ne yaptıysa kendine yapmıştır. Kurduğu dünyanın azabını çekmektedir. Bu vurguyu arttırmak için Lizaveta’nın acısı görünmez romanda. Lizaveta’nın ölümü hukukun konusudur, Dostoyevski ise bize daha yüksek bir hukuktan bahseder. Suçun cezasından kaçabilirsin ama vicdanın azabından kaçamazsın diyen bir hukuktan.
23. ne freud ne lacan
Hayatımızın ilk yıllarını unutmamızın asıl nedeni o yılların utanç verici olmasından.
24. bir körü yumruklamak
Gören bir adamı herkes yumruklayabilir. Esas cesaret bir körü yumruklayabilmekte. Bir kör yumruk yediğinde bunu karanlığın içinden gelen bir mesaj olarak algılar çünkü, kader gibi, gerçek hayatın gerçek sillesi gibi. Kimin için yazıyoruz? Şuuru körleşmişler için. Şuurlardaki kör bölgeler için.
25. jargonmonoksit
Bazen kiminle konuşsam bilmediğim bir konunun uzmanıyla konuşuyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum. Fıkrayı anlamadığı halde gülmeye çalışan biri gibi, otuz yıldır yaşadığı dünyaya sanki dün gelmiş gibi. Böyle anlarda nefes almakta güçlük çekiyorum.
26. spartakist yaklaşım
BBC belgeselinde seyretmiştim. Spartaküs son savaştan önce ordusunu topluyor, “Bugüne kadar sahiplerimiz için yaşadık, yarın kendimiz için öleceğiz,” diyor. Bugün yaşasaydı şöyle derdi sanırım, “Bugüne kadar hep başkalarının yaptığı yanlışları yaptık, şimdi biraz da başkalarının yaptığı doğruları yapalım.”
27. kundakladığınız yerlere biraz dikkat edin
İskenderiye Kütüphanesi yakılmasaydı bugün üniversite eğitimi on yıl olurdu.
28. biyoloji hocasına elektronik posta girişimi
Omurgasız canlıların bile bir kalbi var hocam, siz daha iyi bilirsiniz. Yumuşakçaların kalbi sırtlarındadır örneğin. Kafadanbacaklıların solungaç biçiminde kalpleri vardır. Bir tek derisidikenlilerde kalp yoktur. Sizi her zaman sevecek olan, homo sapiens 115 Nurettin.
29. ühü ühü ühü
Fiziksel acıları (sobayı elleme merakı gibi) bir yana bırakırsak çocuklukta çektiğimiz acıların iki kaynağı var. İlki, başkası olma isteği. İkincisi, gerçekten başka biri olduğunu hissetmeye başladığın anlar. Önce bu kırılma eşiğini geçiyorsun. Sonra birkaç level daha atlıyorsun sanırım. Artık acıları maddi ve manevi olarak ikiye ayırmak yerine şiddet derecesine göre tasnif etmeye başlıyorsun. Örneğin ben bu son cümleyi omzum çıktıktan sonra tek elle yazdım.
30. acele tepki servisi
Sen gülünce ben de hemen gülüyorum. Sen ağlayınca ben de hemen bir sigara yakıyorum. Sen pazara çıkınca ben de en azından balkona çıkıyorum. Sen bir şey sorunca biraz düşünüp cevap veriyorum ama çoğu zaman yine yanlış oluyor, kimi zamansa susarak boş bırakıyorum o soruyu. Sen tartışmak isteyince bildiğim her şeyi unutuyorum. Sen unuttun mu deyince zaten bildiğim bir şeyi tekrar hatırlıyorum. Senin varlığın bana yapılmış enteresan bir şaka sanki. Aslında ben hâlâ bu şakaya nasıl karşılık vermem gerektiğini arıyorum.
31. doğum günümde salinger öldü
Pastayı kestik ama fotoğraf çektirmedik.

Emrah Serbes Yazıları Oku 

Emrah Serbes Sözleri

Emrah Serbes Alıntıları

Emrah Serbes Kitapları

Hiç yorum yok:

'; (function() { var dsq = document.createElement('script'); dsq.type = 'text/javascript'; dsq.async = true; dsq.src = '//' + disqus_shortname + '.disqus.com/embed.js'; (document.getElementsByTagName('head')[0] || document.getElementsByTagName('body')[0]).appendChild(dsq); })();
Blogger tarafından desteklenmektedir.